Dijital Çağda Çocukluk Deneyimleri Bilgi’de Konuşuldu

YAZANİlayda Koral

İstanbul Bilgi Üniversitesi Sosyoloji ve Eğitim Çalışmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi tarafından, SEÇBİR Konuşmaları dizisi kapsamında düzenlenen “‘Sanal Ortamda Hiçbir Zaman Ölmezsin ki!’: Dijital Çağda Çocukluk Deneyimleri” başlıklı seminer, 12 Kasım 2019 tarihinde santralistanbul Kampüsünde gerçekleşti. Etkinlikte konuşan Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi doktora öğrencisi Seran Demiral, “Çevrimiçi Çocuklukta Özneleşme Mekanizmaları” başlıklı tez çalışmasını, çocuk ve yetişkin arasındaki iktidar ilişkisini ve yeni kuşakların olası yetkinliklerini ele aldı.

2018-2019 dönemi boyunca İstanbul’un merkezinde akademik başarısı yüksek bir özel okulda, 6.sınıf öğrencileriyle yürütülen etnografik saha çalışması, çocukların dijital teknolojilerle bütünleşmesi ile çocukların kendi kimliklerini ve aralarındaki akran kültürünü nasıl oluşturduğunu ve daha birçok alt başlığı da içeriyor. Saha çalışması, ergenlik dönemindeki -20 kız, 25 oğlan- toplam 45 çocukla gerçekleştirildi. Olgusal konular üzerinden felsefi sorgulamalar yapma imkânı bulan Demiral, bu süreçte çocuklarla 15 kere bir araya geldi. Bazen çocuklara çeşitli senaryolar verip bireysel olarak onları tamamlamalarını istedi, zaman zaman animasyonlar seyredip onlar üzerinde tartıştı, böylece Demiral’ın birtakım nicel bilgileri toplama fırsatı da oldu.

Çocukların Yetişkinler Karşısındaki Dezavantajlı Konumları Değişiyor mu?

Etkin birer özne olarak çocukların, çocukluk söylemlerini nasıl inşa ettikleri üzerine bir tartışma açan Demiral’ın temel sorusu, çocukların yetişkinler karşısındaki dezavantajlı konumları karşısında avantajlı bir durumun olup olmadığı. Çocuk ve yetişkin arasındaki dezavantajlı konum olan iktidar ilişkisinin aslında bir asimetrik bir bilgi-iktidar ilişkisine döndüğü, ters yüz olduğu hakkında çeşitli teorik bilgilerden yararlanan Demiral şunları dile getirdi: “Teknolojik gelişmeler, çocukları yetişkinler karşısında güçlendirirken, çocuklar kendi öznellik deneyimlerini daha çok dijital ortamlarda sürdürüyorlar.”

Yeni Nesil Öznelliğini Nasıl Üretiyor?

2000 sonrası doğan çocukların, dijital dünyanın yerlileri olduğuna dair bir teorik arka plan üzerinden tartışmasını sürdüren Demiral, sözlerine şöyle devam etti: “Çocukların oyunları da sosyal medya alışkanlıklarına göre değişiyor. Teneffüs zamanında çocuklar birer sosyal medya fenomeni olduklarını hayal edip oyun geliştiriyorlar.’’

Dijital Oyunlarda Cinsiyet Ayrımı

“Oğlanların 24 tanesi dijital oyun oynarken sadece 1’i oynamıyor. Kızlarda ise 9 kız dijital oynarken 11’i oynamıyor. Toplanılan veriler kızların dijital oyunlar konusunda oğlanlara nazaran daha isteksiz olduğunu ortaya koydu.” diyen Seran Demiral, toplumsal cinsiyete ilişkin önkabullerin oyunlarda da geçerli olduğunu vurguladı:

Roblox ve Minecraft oyunlarında pek bir cinsiyet ayrımı yokken, Fortnite, PUBG ve GTA gibi oyunlar tamamen oğlanların dünyasına ait ve bu oyunların yarısından çoğu savaş oyunu. Dolayısıyla kendi aralarındaki cinsiyet farklılıklarının dijital dünyaya yansıdığının bir göstergesi.”

“Dijital Dünyada Özgür müyüz?”

Çocuklara “Eğer sanal ortamda dilediğiniz her şeyi yapabiliyorsanız özgür olur musunuz?” sorusunu soran Demiral, çocukların, cinsiyetlerine bağlı olarak yorumlarındaki farklılıkların belirginleşmeye başladığını dile getirdi. Demiral: “Oğlanlar sanal ortamda daha özgür oldukları fikrine sahipken, kızlar gerçek ortamdaki yakınlarının yoksunluğuna odaklandılar. Sevgi, dostluk gibi kavramlar kız çocukları için daha belirginken oğlan çocukları gerçek hayatta yapamadıkları şeyleri gerçekleştirebilecekleri yerde olma kısmıyla daha çok ilgilendiler. Kızlar, özgürlüğü daha çok sorumluluk ve başkalarını da önemseme gibi kavramlarla açıklarken oğlan çocukları daha çok istediklerini yapma ve arzularını gerçekleştirme tarafıyla ilgililer.”

“İnternetsiz yaşayabilir misiniz?” diye sorduğu çocuklardan 29’unun “evet”, 16’sınınsa “hayır” dediğini belirten Seran Demiral, soruyu “İnsanlar internetsiz yaşayabilirler mi?” şeklinde sorduğu zaman ise yalnızca 19 çocuktan olumlu yanıt aldığını ifade etti. Demiral, iki soruya aldığı yanıtlar arasındaki farkı şöyle değerlendirdi: “Çocuklar verdikleri cevaplarla çevrimdışı yaşayabileceklerine dair özgüvenliyken, internetin artık yaşamın vazgeçilemez bir parçası olduğu fikrine sahip olduklarından, insanların kendi hayatlarını internet olmadan idame ettiremeyecekleri fikrindeler.”