Çocuk Katılımı: Hemen, Şimdi!

YAZANSelinay Yüksel

İstanbul Bilgi Üniversitesi, 22-23 Kasım tarihlerinde, Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesinin imzalanışının otuzuncu yıldönümü vesilesiyle, Genç Sesler Projesi kapsamında düzenlenen “Çocuğun Katılım Hakkı: Neredeyiz?” başlıklı bir sempozyuma ev sahipliği yaptı. Sekiz oturumun yanı sıra atölye çalışmaları, forum ve söyleşilerden oluşan sempozyumda ele alınan konu başlıklarından ikisi “ailede çocuk katılımı” ve “medyada çocuk katılımı” idi. Dijital Medya ve Çocuk ekibi olarak, bizi yakından ilgilendiren bu oturumlara katıldık.

Çocuk katılımı nedir?

Çocuk katılımı, “çocukları ilgilendiren her türlü karara çocukların kendi görüşlerinin yansıması” şeklinde tanımlanıyor. Çocukların görüşlerinin dinlendiği, dikkate alındığı bir ortamda çocuklar, etkin yurttaşlar olarak toplumun karar alma süreçlerine katılmış olurlar. Bunun için en önemli koşulsa, çocukların katılımını sağlayacak mekanizmaların oluşturulması.

“Çocuk adına değil, çocukla birlikte”

“Ailede çocuk katılımı” yaklaşımı, sadece çocukları olumlu yönde etkileyen bir kavram olarak değil, ebeveynlerin üzerindeki sorumlulukları da düzenleyen bir başlık olarak karşımıza çıkıyor. Bu katılımın göz ardı edilmesi, hem çocukların gelişimi için hem de içinde bulunduğumuz toplum için ileriki yıllarda onarılması zor süreçler doğurabiliyor. Peki, çocuk katılımı nasıl bir ortamda mümkün ve ilkeleri neler?

Çocuklar için Ashoka Programı Direktörü Melda Akbaş; otoriter, baskıcı ve kuralların tek bir kişi tarafından belirlendiği ortamlarda çocukların katılımının mümkün olmadığını, katılım için güvenli ortamın şart olduğunu söyledi. Akbaş, ailenin, çocuğun etrafında ve çocuğun gelişiminden sorumlu tüm yetişkinlerden oluştuğuna dikkat çekerek şu şekilde devam etti: “Çocuk katılımında dört temel prensip var: Bunlar ‘alan’, ‘ses’, ‘dinleyici’ ve ‘etkin’. Bu unsurların olmadığı yerde çocuk katılımı mümkün değil. Çocuk katılımdaki önemli nokta ise ‘çocuk adına değil, çocukla birlikte’. Yani çocuğun önüne çıkan engelleri ebeveyn olarak onlar adına kaldırmamalıyız. Çocuklarımızla birlikte hareket edip karar mekanizmalarına dâhil etmeliyiz.”

Çocuğun katılımını güçlendirmek için ebeveynlere düşen sorumluluklar

Anne Çocuk Eğitim Vakfı (AÇEV) Erken Çocukluk Uzmanı Serap Erdinç, aile içinde çocuk katılımının nasıl güçlendirileceği üzerinde durdu. Erdinç, “Ailelere çocuğun gelişiminde nasıl rol oynadığı hatırlatılmalı. Çünkü aileler bunu doğrudan etkiliyor. Bu bilinç yaratıldıktan sonra, ebeveynlere çocuklarının haklarından bahsedilmeli. Amaç ise ‘Çocuk hakkını kullanamazsa nasıl etkileniyor?’ sorusunu anne baba olarak yanıtlayabilmeleri. Değinilmesi gereken bir diğer başlık ise ‘aile içi iletişim’. Anne babalar çocuklarını dinlerken veya kendilerini ifade ederken doğru ve olumlu yöntemleri kullanmalılar. Böylece empati yeteneği iki taraf için de gelişir. Son olarak, aile tutumları bu konuda önem taşıyor. Çocuğun katılım hakkının sağlanması ve özgüven kazanması için, olumsuz tutum olarak nitelendirilen baskıcı ve aşırı korumacı tutumlar değiştirilmeli. Bu tutum yerine demokratik tutum tercih edilmeli. Yani aile bireyleri arasında karşılıklı güven, saygı, sevgi, önemseme, hakkına özen gösterme, hoşgörülü olma gibi özellikler öne çıkarılmalı” diye konuştu.

Dijital medyada bilinçli ebeveyn olmak

İstanbul Bilgi Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğretim Üyesi ve proje koordinatörümüz Dr. Esra Ercan Bilgiç, çocukların “dijital ortama katılma” hakkı, “dijital ortamda ifade özgürlüğü” ve “dijital ortamlardan korunma” hakkının gerçekleşebilmesi için ailelere önemli bir görev düştüğünü belirtti. Bunun için Avrupa Konseyinin de “dijital çağda hak temelli pozitif ebeveynlik” ve dijital medya okuryazarlığında “önce aile, sonra çocuk” vurgusu yaptığını söyleyen Bilgiç, “Dijital medya, çocuklara söz söyleme hakkı tanıyan bir ortam. Bu ortam, çocukları bir araya getiren bir arena. Ailelere böyle bir ortamın fırsatlarından bahsedilmeli” dedi. Bilgiç, çocuklarının hangi içeriklerle ilgilendiği konusunda ailelerin bilinçlendirilmesi gerektiğini belirtti ve ekledi: “Doğru yaşa doğru içerik ailelerce akademik kaynaklardan araştırılmalı. Bu içerikler çocuklara ancak aileler tarafından ulaştırılabilir.”

Medyada çocuk katılımı

Dünya nüfusunun üçte biri çocuklardan oluşuyor; fakat medyada çocuk katılımı en fazla %5 oranında. Oysa çocukların medyaya katılması kamusal alana katılması anlamına geliyor. Peki, bu oran olumlu yönde artarsa neler olur? FİSA Çocuk Hakları Merkezinden Ezgi Koman, bu soruya şu şekilde yanıt verdi:

  • Çocukların fikirleri ve görüşleri daha duyulur olur. Bu ise onlara politikaya müdahale etme hakkı tanır.
  • Toplum için ilham verici olur. Çünkü toplum yeni kavramlarla tanışır.
  • Çocuk haklarına ve çocukluk algısına ilgi artar.
  • Çocukların kişisel ve sosyal gelişimi ile iletişim becerileri pozitif yönde değişir.
  • Çocukların kamusal alandaki hakları pekişir.

Ezgi Koman, çocukların medyaya katılımı için gereken düzenlemelerden de söz etti. Koman, “Bu başlıklardan bir tanesi, onların görüşlerini ifade edebilecekleri bir ortam sağlamak. Bu bir sayfa ya da bir köşe olabilir. Diğer bir başlık, çocukların görüşlerinin gerekli kurumlara iletilmesi. Son olarak ise kamerayı ve mikrofonu doğrudan çocuklara vermek” dedi.

Gazeteci ve Eğitim Reformu Girişimi araştırmacısı Umay Aktaş Salman ise medyada çocuk katılımını sağlamak konusunda çocuk odaklı haberciliğin önemine değindi. Medya çalışanları tarafından çocuğun hak sahibi, özgür bir birey olduğunun kabul edilmesi gerektiğini ifade eden Salman, çocukların medyada özne olarak gösterilmesini salık verdi. Aktaş, “Medya, çocuğu eksik yurttaş olarak görmekten vazgeçmeli” şeklinde konuştu.

Oturumların sonunda konuşmacıların, ortak bir görüşte birleştiğini gördük. Buna göre, çocukları ilgilendiren her konuda, çocukların kararlara katılması gerekiyor. Gerçek katılım ise çocukları bilgilendirip onları süreçlere dâhil etmekle, görüşlerine ve deneyimlerine saygı duyup onları hak sahibi, eşit birer birey olarak görmekle mümkün.