Bu yıl 7.si düzenlenen Eğitim Teknolojileri Zirvesi, “Sürdürülebilir  İnovasyon” ana teması ile 7 Mart 2020 tarihinde İstanbul’da yapıldı.  Türkiye’de alanında ilk ve tek olma özelliğini taşıyan Zirve’nin koordinatörü Işıl Boy Ergül açılış konuşmasında, internetin bir yolculuk, aslında karanlık bir yolculuk olduğunu; burada toplanan verilerin günümüzde artık bir silah olarak kullanıcılara geri döndüğüne işaret etti.   Sosyal medyada paylaşılan bilgilerden, kişilik testlerinden elde edilen kişisel bilgilerin kategorize edilerek sponsorlu gönderilerle kullanıcıların  manipüle edildiğini ve bu nedenle interneti etkili ve güvenli kullanmanın önemine vurgu yaptı. Ergül konuşmasının sonunda, nitelikli eğitimi misyon edinmiş bu zirvenin, etz.com adresi altında, eğitimcilere ücretsiz olarak  etz.campus.com’u hizmete açtıklarını konuklarla paylaştı.

Dijital Medya ve Çocuk olarak bizler de bu zirveye katıldık. Seçtiğimiz oturumlarda ele alınan görüşleri aşağıda sizler için derledik.  

“Tepegözlerden Robotlara Öğretim Teknolojisi Mitleri”  

Eğitim teknolojisi alanının da mitlerle dolu bir alan olduğunu söyleyen Prof. Dr. Deniz Deryakulu, efsane, söylence anlamına gelen mitlerin sosyo-kültürel bağlamda yol gösterici hikayeler olarak inanç ve davranışların biçimlenmesine yol açtığını söyledi. Özellikle insanların inandıkları şeye güvenle bağlandıklarını, bunların da davranışlarını desteklediğini, bunun da tehlikeli bir durum olduğunu belirtti. Mitlerden kuşku duyulmadığını bunun nedeninin ise içinde bir miktar doğruluk payı olmasına dayandırdı. “Öğrenmede duyu organları son derece önemlidir, en iyi öğrenme aynı anda tüm duyu organlarına hitap etmeyle sağlanır” cümlesini örnek vererek, bu cümlenin ilk bölümüne kimsenin itirazının olamayacağını söylerken; ikinci bölümde söylenenin nasıl sağlanacağı konusunda şüphe duymak gerektiğine işaret etti. Mitlerden kurtulmak için her okuduğumuza inanmamamızı, ‘neden’, ‘niçin’, ‘nasıl’ ve en önemlisi ‘niye’ sorularının sorulması gerekliliğini vurguladı.   

İkinci sırada söz alan Prof. Dr. Feza Orhan, inanmakla bilim arasında ve mitlerle gerçekler arasındaki tezattan bahsetti. “Bilim dediğimiz zaman kanıtlanmış bulgulara dayalı olarak söylemlerde bulunuruz oysa inandığımız bir şeyin kanıtlanması önemli değildir, biz onu öyle kabul ederiz” diyerek, “Mitlerde de böyle bir durumla karşılaşıyoruz” diye ekledi. Örneğin, genel kanının bu neslin dijital araçları avucunun içi gibi bildiği inancına dayandığını; ancak buna dair bir bulgunun mevcut olmadığını belirtti.  Orhan, bir başka yerleşik kanının ise yeni nesil çocukların aynı anda birçok şeyi başarı ile yapabildiğine dair bir peşin kabul olduğunu fakat bunun da doğru olmadığını söyleyerek bilimsel bulgulara itibar edilmesi gerekliliğinin altını çizdi.        

“İşimiz Gücümüz Oyun”

“İşimiz gücümüz oyun” başlıklı oturum zirvenin en hareketli ve eğlenceli oturumuydu. Katılımcılar, yaklaşık 25 dakika yerlerine oturmadan sunumu yapan Doç. Dr. Yavuz Samur’un eşliğinde oyun oynadı. “Oyun dostu okullarımız, oyun dostu öğretmenlerimiz olsun istiyoruz” diyerek sözlerine başlayan Samur, çocuklar üzerinde yaptıkları çalışmalarda, oyun oynayan çocukla, oynamayan çocukların test çözme becerilerinin aynı seviyelerde çıktığını belirtti. Üstelik, oyun oynayan çocuğun oyun oynarken öğrendiğine, mutlu olduğuna, eğlendiğine, muhakeme yeteneğinin ve hafızasının geliştiğine dikkat çekti.    

Yavuz Samur, eğitimcilere oyunlar tasarlamalarını önerdi. Bunu yaparken de “Bir oyun tasarlarken olmazsa olmaz kısım oyunun mekaniğidir” diyerek oyunun içerisinde yer alan hareketli, eğlenceli, eylemler ve aksiyonlara odaklanılmasını tavsiye etti. Eğlenceli olduğu için bunların oyunun içinde durmadan tekrarlandığını, beceriye dayandığı için ise sonucunun belli olmadığını, bunun da çok ilgi çekici olduğunu anlattı. Örneğin, “Saklambaç oyununda mekanik, yakalamak ve kaçmaktır, hareketli, eğlencelidir ve sürekli tekrarlanır, ayrıca beceriye dayanır ve sonucu belli olmaz” diyerek oyun mekaniğinin önemini aktardı.

Dijital dünyadaki oyunlara bağlılığın temelinde de bu oyunların mekaniğinin olduğuna dikkat çeken Samur son olarak, derslerde bu oyun mekanikleri üzerine kurulu oyunlarla çocukların ilgisinin daha kolay çekilebileceğini; eğlenerek öğrenmenin de mümkün olacağını sözlerine ekledi.

“Geleceği Düşünenleri Yaratmak” 

İstek Okulları bilişim ve teknoloji koordinatörü Serkan Aydın, “Geleceğe bakmadan önce mevcut kullandığımız teknolojik cihazlar hakkında bugün ne biliyoruz“, “Hangimiz kullandığımız cihazların işletim sistemi ile ilgili bilgi  sahibiyiz” gibi sorular yönelterek, “Var olan cihazlar hakkında bilgi sahibi olmadan onu daha da geliştirmek ya da farklı bir şey hayal etmek mümkün olamaz” dedi. Gelecekte, bilinen mesleklerin dışında farklı mesleklerin de ortaya çıkacağını, örneğin, 3D üretim mühendisliği, iklim mühendisliği, uzay rehberliği gibi alanların ilgi çekeceğini vurgulayan Aydın, bu yeni mesleklerin başarılmasında bazı becerilerin gerekli olduğunu hatırlattı.  

Eleştirel düşünce, yaratıcılık, insan ilişkisi, takım çalışması, inovatif düşünce, analitik çözüm odaklı olma, dijital okur yazarlık, sosyal zeka, kendi kendine öğrenme gibi becerilerin desteği olmadan sadece bilginin yeterli olamayacağını güncel bir örnekle açıkladı. Serkan Aydın, “Alon Musk sosyal zekaya, inovatif düşünceye sahip olmasa iklim değişikliği üzerine acaba kafa yorar mıydı” diye sorarak girişimci ruha sahip çocukların yetiştirilmesinde eğitimcilere önemli görevler düştüğünü belirtti. Eğitimcilerin, bir rol model olarak öncelikle kendilerini de bu doğrultuda geliştirmeleri gerekliliğine vurgu yaptı.

“Yeni Medya Fırsatları”

Televizyonda eğitim programları hazırlayıp sunan Dr. Görkem İldaş, ülkemizde eğitim alanında araç ve gereçlere verilen önemin eğitimin içeriğine verilmediğini düşündüğünü aktardı. Teknolojik gereçlerin eğitime desteğini yadsıyamayacağımızı; ancak bunun yeterli olmadığını söyleyerek, teknolojik olsun ya da olmasın, materyallerin öğrencilerin öncelikli ihtiyaçlarına cevap verecek şekilde düzenlenmesi gerektiğine  işaret etti.

Diğer konuşmacı Buğra Ayan, internetin bir endüstri, kullanıcıların da birer müşteri olduğunu hatırlatarak amacın kullanıcıları sürekli hızlandırmak, parmaklarının sürekli ekran üzerinde kaymasını sağlayarak insanların durma güdüsünü çalmak olduğunu ileri sürdü. Ayan, internetteki her şeyin arkasında bir ilham zerresi olduğunu, örneğin Zuckerberg’in dünyadaki bütün  insanlara ulaşmak gibi bir hayalle yola çıktığını anlattı. Buğra Ayan internette, çocukların gelişimine katkı sağlayacak şu siteleri önerdi: Entelektüel tartışmaların yapıldığı Medium, sorular sorulan ve yanıtlarının yer aldığı ve ileri tartışmaların görüldüğü Quora, milyonlarca projenin yer aldığı GitHup ve dünyadaki verinin döndüğü, büyük yarışmaların yapıldığı Kaggle. 

Yeni, eğitim yaklaşımları ve teknolojik yeniliklerden, katılımcıları haberdar ederek onların bu alanlarda çeşitli uygulamaları deneyimlemelerini amaçlayan zirve, alanında uzman yerli ve yabancı konuşmacıları bir araya getirerek 50’nin üzerinde oturumla yaklaşık 2.000 kişiyi ağırladı.