COVID-19 Salgını ve Yalan Haberlerle Mücadele

Covid-19 salgınının tüm dünyayı etkisi altına almasıyla sevdiklerimizi ve kendimizi koruyabilmek için her türlü önlemi alma çabasındayız. Bu süreçte, bilginin doğruluğunu ve özgünlüğünü kontrol etmeksizin inanma konusunda her zamankinden çok daha savunmasız bir halde olduğumuz kuşkusuz. Çeşitli platformlardan yayılan ve gerçekliği kanıtlanmamış istatiksel veriler, teoriler veya tedavi yöntemleri gibi bilgileri sorgulamaksızın gerçek kabul edilebildiği bir dönemden geçiyoruz tüm dünya olarak.

Tüm dünyayı saran salgının yarattığı panik hali, doğruluğunu teyit etmeksizin bize sunulan verileri gerçek kabul etmemize yol açıyor ve de beraberinde durdurulması güç bir dezenformasyonu getiriyor. Sevdiklerimizi koruyabilmeyi isterken birtakım yanlış bilgilerle durumu daha da kötüye götürebiliyoruz bu tür salgın hastalıklar sırasında. Korku, endişe ve önyargılarımızı körükleyen içeriklere karşı savunmasız olduğumuz bu dönemde, özellikle de ebeveynlerin, herkesten daha dikkatli davranması gerekiyor. Hem halk arasındaki bilgi kirliliğinin azalması hem de çocukların ruh sağlının bu süreçte korunması açısından ebeveynlere büyük sorumluluklar düşüyor.

Aileler ne yapmalı?

Çocukların karantina sürecine adapte olması, en az yetişkinlerinki kadar stresli olabiliyor. Arkadaşlarını, öğretmenlerini ve ailece gerçekleştirdikleri çeşitli aktivite ve rutinlerini özleyebiliyorlar. Bu durumun ruhsal anlamda onları kötü etkilememesi için ebeveynlerin bilinçli hareket etmesi gerekiyor. Çocukların gözlemleme alışkanlıkları üzerine yapılan araştırmalar, ebeveynlerin stresli ve endişeli olduklarında çocukların bunu fark edebildiğini işaret ediyor (Livingstone, 2020). Dünyada neler olup bittiğini konusunda merak içerinde oldukları için ebeveynlerin onlarla bu meseleleri konuşması sağlıklı bir ortam doğurabiliyor.

Dijital çağın getirilerinden biri de ebeveynlerin çocuklarından internet konusunda yeni bilgiler edinebiliyor olması. Bu süreçte çocuklar, dijital dünyanın içine doğmuş bireyler olarak, ebeveynlerinden daha fazla bilgi ve tecrübe sahibi olabiliyor. Bu yüzden, çocuklarla birlikte haber takibi yapmak, teyit edilmiş ve güvenilir kaynaklardan son gelişmeleri takip etmek, ebeveyn ve çocuk arasındaki ilişkiyi güçlendirici bir aktivite haline gelebiliyor. Ciddi gelişmelerin yanı sıra çocukların veya gençlerin sosyal medyadaki “internet meme”lerini (kısa sözlerle görselleri birleştirip günlük durumları esprili bir şekilde yorumlayan paylaşım biçimi) aile bireyleriyle paylaşması da hem etkileşimi artırabiliyor hem de bu stresli süreçle başa çıkmada yardımcı olabiliyor (Livingstone, 2020).

Çocuklar, her ne kadar internet üzerinde daha fazla deneyim sahibi olabilseler de en az yetişkinler kadar bilgi kirliliğiyle başa çıkmakta zorlanabiliyor. Dezenformasyon sonucu ortaya çıkan veri kirliliğinde yanlış istatiksel veriler, komplo teorileri veya doğruluğu bulunmayan tedavi yöntemleri gibi çeşitli içeriklerle karşılaşmaları son derece mümkün. Bu durumda, hem ebeveynlerin hem de çocukların internetteki haberlere ve içeriklere eleştirel yaklaşabilme yönlerini geliştirmeleri gerekiyor. Ebeveynlerin çocuklarını yönlendirirken arabulucu davranması ve kısıtlayıcı olmaktan kaçınması da bu süreçte ev ortamında yaşanacak olası gerginliklerin önüne geçebiliyor.

Whatsapp üzerinden gerçekleşen veri kirliliği

Son yıllarda milyonlarca insanın hayatını kolaylaştıran bir mesajlaşma uygulaması olan Whatsapp, bu tarz salgın hastalık veya kriz dönemlerinde dezenformasyonun gerçekleştiği en büyük platform haline geliyor. Whatsapp kullanıcıları, ebeveynlerinden, akrabalarından ya da arkadaşlarından gelen mesajların güvenilirliğini sorgulamaksızın gerçek kabul ederek başkalarıyla paylaşabiliyor. Aile gruplarında salgınla ilgili mitler veya komplo teorileri doğruluğu kanıtlanmadan paylaşılıp konuşulabiliyor. Whatsapp’ın kullanıcı verilerini ve mahremiyetini koruyan altyapısı, yanlış verilen bilgilerin izini sürmeyi neredeyse imkânsız hale getiriyor (Davies, 2020). Bu yüzden Whatsapp, hem kullanıcılarının mahremiyetini ve kişisel verilerinin korunmasını hem de veri kirliliğinin önüne geçilmesi için büyük bir mücadele veriyor.

COVID-19 salgının dünyayı etkisi altına almasıyla birlikte Dünya Sağlık Örgütü, Whatsapp ile işbirliği içerisinde veri kirliliğini ve yalan haberleri önlemek adına bir uygulama geliştirdi. “Sağlık Alarmı” adı verilen projenin bütün Whatsapp kullanıcılarını ulaşması hedeflenirken; bu uygulamanın Whatsapp yoluyla yaşanan dezenformasyonu azaltacağını ve güvenilir veri akışının sağlanacağı ön görülüyor. Yaşanan bu veri kirliliğiyle mücadelede Whatsapp da kullanıcılarına Coronavirüs hakkında bilgilendirici rehberler sunuyor. Salgın gibi hızlı yayılan yalan haberlerin önlenmesinde birçok sosyal medya şirketi ve sağlık kuruluşu da kampanyalar yürütüyor (Convertino, 2020). Hem ebeveynlerin hem de çocukların teyit edilmemiş veri akışına katkıda bulunmaması için bu uygulamalardan yararlanması ve eleştirel bir tutum sergilemesi gerekiyor.

Yalan haberlerle mücadelede medya okuryazarlığının önemi

Dijital çağın içerisinde yaşayan bireyler olarak, yalan haber ve dezenformasyon ile internette ve sosyal medyada sıklıkla karşılaşıyor ve sonuçlarını deneyimliyoruz. Yalan haberlerin yayılmasında üç önemli etken rol oynayabiliyor: Mizah, işletme-kandırma veya propaganda (Lee, 2018). Mizah, çoğu zaman kötü bir niyet taşımasa da insanlar tarafından yanlış algılanıp gerçek sanılabiliyor. İşletme veya kandırma diyebileceğimiz içerikler ise direkt olarak insanları yanlış yönlendirmeye; panik ve paranoya içerisine sokmaya teşvik ederek bilgi kirliliğine yol açıyor. Propaganda ise daha çok seçim dönemlerinde büyük bir dezenformasyon ve yalan haber kirliliğine yol açarak kitleleri etkileyebiliyor. Salgın dönemlerinde ise bu tür yalan haberler, hem insanların zaaflarından ve savunmasız yanlarından yararlanabildiği hem de kitlelere korku saldığı için sıklıkla karşılaşılan bir mesele.

Ebeveynlerin ve çocukların bu veri kirliliğiyle mücadelede kritik yapabilen medya okuryazarları olmaları büyük önem taşıyor. İnternetten haber takibi yapan ebeveyn ve çocukların, “Clickbait” için yalan haber yayan kaynakları dikkate almamaya ve haberleri teyit etmeden herhangi biriyle paylaşmamaya özen göstermeleri gerekiyor. Covid-19 salgını ortaya çıktığında da yanlış tedavi yöntemleri insanlar arasında hızla yayılarak çoğu insanın hayatını tehlikeye attı. Örneğin, Dünya Sağlık Örgütü el yıkamanın en etkili önlem olduğunu açıklamadan önce, Covid-19 virüsünü öldürmenin sıcak içecekler tüketmek olması gibi doğruluğu kanıtlanmamış bilgiler yayıldı (Davies, 2020). Bu içerikler zararsız gibi görünse de halk arasında yanlış bilgilerin yayılmasına ve dolayısıyla birçok kişinin hatalı önlemler alarak hayatını tehlikeye atmasına yol açıyor. Yalan haberlerin etkileri üzerine yapılan bir araştırma, insanların yanlış bilgilere gerçek olarak inandıktan sonra dezenformasyon ile mücadelenin zorlaştığının altını çiziyor (Lewandowsky, 2012).

Evde karantinada olduğumuz bu günlerde eğitimin ve işlerin çevrimiçi platformlardan devam ediyor oluşu ebeveynlerin de çocukların da internet üzerinde daha fazla vakit geçirmesine yol açıyor. Ebeveynlerin de çocukların da dijital mecralar konusunda birbirlerinden öğrenebileceği bir sürü yeni bilgi var ve bu izolasyon süreci verimli bir ebeveyn-çocuk etkileşiminin öncüsü olabilir. Bu süreçte, tüketilen içeriklerin gözden geçirilmesi ve güvenilir haber kaynaklarının takip edilmesi, dezenformasyon ve yalan haberlerin önlenmesi açısından büyük önem taşıyor. Dijital mecralardaki her birey, potansiyel risklere ve tehditlere karşı donanımlı birer medya okuryazarları olma sorumluluğuna sahip.

Kaynakça

Convertino, J. (2020, Mart 3). Social media companies partnering with health authorities to combat misinformation on coronavirus. Nisan 3, 2020 tarihinde ABC News

Davies, G. (2020, Mart 25). Coronavirus misinformation on WhatsApp is going viral, despite steps to combat its spread. Nisan 3, 2020 tarihinde ABC News

Lee, N. (2018). Fake news, phishing, and fraud: a call for research on digital media literacy education beyond the classroom. Communication Education, 67:4, s. 460-466.

Lewandowsky, S. E. (2012). Misinformation and its correction: Continued influence and successful debiasing. Psychological Science in the Public Interest, Vol.13, s. 106-131.

Livingstone, S. (2020, Mart 26). Coronavirus and #fakenews: what should families do? Nisan 1, 2020 tarihinde Media@LSE