Sonia Livingstone’un Kaleminden, Dijital Gelecekte Ebeveyn Olmak

     Teknoloji’nin her geçen gün değişerek ve gelişerek hayatımıza dahil olduğu bu çağda, çocuklar da teknolojiyle çok erken tanışıyor. Anne ve babaların ise çocuklarının güvenliği ve verimliliği adına dijital teknolojilerle çocuklarının ilişkisini nasıl yönlendirmesi gerektiği hakkında pek çok sorusu bulunuyor. London School of Economics and Political Science’dan Profesör Sonia Livingstone, Alicia Blum-Ross ile birlikte yazdığı dijital gelecekte ebeveyn olmak konulu yeni kitabıyla (Parenting for a Digital Future: How Hopes and Fears about Technology Shape Children’s Lives  2020 ), akıllardaki pek çok soruya yanıt getiriyor.

   Yaklaşık 2015’ten beri Londra’da 2000 ebeveynle yapılan anketler ve sürdürülen çalışmaların meyvesi olan bu kitap, aile içindeki dinamiklerin teknolojiyle olan ilişkisine yer veriyor. Özellikle Covid-19 Pandemisi ile birlikte evlerde daha çok vakit geçiren ailelerin, medya kullanımın nasıl olduğu ve bunun çocuk-ebeveyn ilişkisini nasıl etkilediği, bu ilişkilerin ve medya kullanımın aslında nasıl olması gerektiği hakkında önerilerde bulunuyor.

    Yazarlar özellikle ebeveynlerin kavramsallaştırdığı üç mod üzerinde duruyor. İlk olarak Direnme  (teknoloji kullanımı kısıtlama) , ikinci olarak dengeleme (dijital ortamının risklerini ve artılarını değerlendirme, katılım) ve son olarak kucaklama (medyanın sağladığı fırsat ortamının farkına varma hali). Bu modlar Livingstone’un yıllardır üzerinde çalıştığı teorik kavram “ebeveyn arabuluculuğu” (ebeveynlerin çocuklarla dijital medya arasındaki ilişkiyi kurma çabaları) ile şekilleniyor.

   Kitap, ebeveyn yönlendirmesinin çocuk ve teknoloji denildiğinde akla ilk gelen “ekran-süresi” tartışmasından ibaret olmadığını ve bunun yerine hayatın her alanında dijital teknolojiden en iyi şekilde nasıl yararlanılabileceğine dair içerikler sunuyor. Sonia Livingstone verdiği röportajda ekran süresine dair “Çocukların online olarak internette ne yaptıkları; yaptıkları aktivitelerin çocukları destekleyip, desteklemediği veya ebeveynlerin bu aktivitelere dahil olma ihtimalinin bulunup bulunmadığı ve hangi uygulamaların gerçekten eğitici olduğu, farklı sosyal medya uygulamalarının risklerinin neler olduğuna karar vermek için ebeveyn ve çocukların birlikte yollar bulmaları, internet üzerinde ne kadar süre harcadıkları sorusundan daha önemli.” diyor. Ekran süresi kavramının yanlış kullanımları ise kitabın farklı bölümlerinde sıklıkla işleniyor.

       Yazarlar, ilerleyen bölümlerde dijital teknolojinin farklı sosyo-ekonomik geçmişlere ve fırsatlara sahip ebeveynler tarafından belirli iletişim veya eğitim hedeflerine ulaşılması için bir araç olarak nasıl kullanılması gerektiği hakkında bilgi veriyor. Medyayı yüzeysel olarak değil, ailelerle birlikte yürüttükleri anketler sayesinde sosyolojik olarak da inceliyorlar. Ayrıca, düşük-bütçeli ve yüksek-bütçeli ailelerin çocuklarının teknolojiden beklentilerinin ve kullanımlarının birbiriyle olan farklılıklarını açıklıyorlar.

     Pandemi süresince yaygınlaşan online eğitimle birlikte aslında teknolojinin eğitim açısından sunduğu fırsatlar ve olanakların genişliği gün yüzüne çıkıyor fakat teknolojinin bir eğitim aracı olmasının dışında, özel eğitime ihtiyacı olan çocukların becerilerini geliştirmek ve kimliklerini bulmak için yardımcı olan içerik ve uygulamaların faydalarından bahsedilen bölümler de mevcut.

     Livingstone kendi kitabını şu cümlelerle açıklıyor;

“Dijital ebeveynlik ile ilgili çok fazla endişe var. Aile evi son yıllarda giderek daha fazla dijital cihazla dolu hale gelmiş vaziyettedir. COVID-19 sırasında yaşam bu endişeleri daha da yoğunlaştırıyor gibi görünüyor. Kitabımız, ebeveynlerin dijital dünyaya nasıl yaklaştıkları ve çocukların dijital geleceği için ne umdukları ile ilgilidir. Aileler önemli bir değişim geçiriyor ve çoğu zaman çocukların ellerindeki teknoloji, ebeveynlerin çocuklarının geleceği hakkındaki umutlarını ve korkularını özetliyor gibi görünüyor. Ebeveynlere 2030 veya 2040’ta çocuklarının yaşamlarını nasıl hayal ettiklerini sorduğumda genellikle bana boş boş bakıyorlar. Ya da bana teknolojinin devraldığı distopik bir bilim kurgu geleceğini anlatıyorlar. Böylece, dijital geleceği nasıl hayal ettikleri ve bugünkü ebeveynliklerinin ne gibi sonuçları olduğu noktasında ebeveynlerle görüşme yapmaya başladım.”

İyi okumalar dileriz

Akademik araştırmacı / Google &YouTube’da Çocuklar ve Aileler için Küresel Kamu Politikası Yöneticisi.
London School of Economics and Political Science Medya ve İletişim bölümü Profesörü/ Yazar /Global Kids Online Projesi’nin Yöneticisi

Kaynakça
Süllü,Bengi, 2020, Book Review: Parenting for a Digital Future: How Hopes and Fears about Technology Shape Children’s Lives by Sonia Livingstone and Alicia Blum-Ross


(https://blogs.lse.ac.uk/lsereviewofbooks/2020/09/07/book-review-parenting-for-a-digital-future-how-hopes-and-fears-about-technology-shape-childrens-lives-by-sonia-livingstone-and-alicia-blum-ross/)


Alper,Merely,2020, International Journal of Communication Book Review
(https://ijoc.org/index.php/ijoc/article/view/16251/3230)


LSE Thinks Interview | Sonia Livingstone – Parenting For A Digital Future
(https://www.youtube.com/watch?v=AdRcZIcRi9I)

Leave A Comment