Uzman Klinik Psikolog Ayşe Yılmaz ile Depreme Maruz Kalmış Çocuklarla İletişim

Uzman Klinik Psikolog Ayşe Yılmaz, kaygı durumunda çocukların daha fazla etkilendiğini fakat yetişkinlere kıyasla daha hızlı iyileştiklerini söylüyor. Bu doğrultuda; depremzede çocuklarla iletişimin önemi ve dijital medyanın yeri hakkında sorular sorduk.

6 Şubat’ta meydana gelen Kahramanmaraş merkezli depremler, depremin yıkıcı etkisini azaltmak için devletin ve uzmanların iş birliği içinde çalışması gerektiğini gösterdi. “Deprem Benden Küçüksün” Projesi, depremde en fazla zarar gören grubun çocuklar ve engelliler olduğunu söylüyor.

1999 depremi sonrasında yapılan araştırmada, deprem sonrası en fazla görülen ruhsal sorunların başında travma sonrası stres bozukluğu (TSSB) geldiği belirtiliyor (Cengiz Kılıç,2012). TSSB; ağır yaralanma, bireyi fiziksel olarak tehdit eden durum, ölüm veya ölüm tehdidi sonrası ortaya çıkan ruhsal bozukluk. Deprem sonrası, olayı tekrar tekrar hatırlatan uyaranlardan kaçınma, uzmanların çocuklarda karşılaştığı en sık problem.  Yıkıcı afetler sonrası çocuklarla iletişimin önemi, çocukların ağır travmatik olay sonrasında psikolojilerinde büyük önem taşıyor. Araştırmalarda, depremin verdiği hasarları azaltmanın en etkili yönteminin eğitim ve öğretim olduğu da vurgulanıyor (Murat Bikçe,2017). Olası bir depremde bireylerin nasıl korunacakları ve davranacakları hakkında bilinçlendirilmesi ve bunun için modern bilgi ve iletişim teknolojilerinin kullanılmasının öneminin can kaybını minimize edeceği anlatılıyor. Çocukların yaşadıkları afet sonrası travmalarının onlara hatırlatılması, çocuklara bilinçsizce sorular sorulması onların sürekli olarak bu travmatik olayı hatırlamalarına ve kötü hissetmelerine sebebiyet veriyor.

Uzman Klinik Psikolog Ayşe Yılmaz, kaygı durumunda çocukların daha fazla etkilendiğini fakat yetişkinlere kıyasla daha hızlı iyileştiklerini söylüyor. Bu doğrultuda; depremzede çocuklarla iletişimin önemi ve dijital medyanın yeri hakkında sorular sorduk.

Depreme maruz kalmış çocuklarla iletişim nasıl kurulmalı?

Uzm. Psikolog Ayşe Yılmaz: İlk yapılması gereken çocukları aktif bir şekilde dinlemek, kendilerini ve duygularını yok saymamak gerek. Duyguları yok sayılan çocuklar yetişkinlikte kendilerine yabancılaşıyorlar veya duygularına yabancılaşıyorlar. Çocuklar genellikle duygularını davranışlarıyla gösteriyorlar. Depreme maruz kalmış çocukların davranışlarını gözlemlemek çok önemli. Eğer çocuk defalarca aynı soruları soruyorsa veya aynı davranışlarda bulunuyorsa bir durumu çözmeye çalıştığı anlamına geliyor. Ebeveynlerin bu durumda, çocukların vermek istedikleri mesajı sözlü ifade etmeye teşvikleri gerekli. Yetişkinler ve çocuklar olmak üzere kaygı ve paniğe iyi gelecek tek alternatif güven duygusudur. Çocuklara güvende hissedecekleri ortam ve koşul sağlamak önemli. Çocuklar kendilerini en çok ebeveynlerinin veya tanıdığı kişilerin yanında güvende hissediyorlar. Bir olayla ilgili yaşadıklarından ziyade yaşadıklarına ebeveynlerinin atıflarına bakarlar. Örneğin; yaşadıkları durum ebeveynleri için kaygı verici, korkutucu ve travmatikse, çocukta da aynı tepkiler oluşur. Ebeveynlerin güven ortamını sağlamak için kendi duygularını regüle edebilmesi gerekli.

Sosyal medyada paylaşılan deprem videoları çocuk psikolojisini nasıl etkiliyor?

Uzm. Psikolog Ayşe Yılmaz: Çocuklar depremle ilgili video veya görsellerden uzak tutulmalı. Yaşamış olduğu olay travma etkisi oluşturduğu gibi, yaşamadıysa da ekranda gördükleri kendi başına gelmiş gibi veya gelecek korkusuyla kaygı hissedebilirler. Çocuğun ne yaşadığından ziyade neyi nasıl anlamlandırdığı çok önemli. Çocuklar genellikle soru sorarlar; “Ne yapacağız?”, “Bir daha deprem olur mu?”, “Ne yapmamız gerekiyor?”, “Ne olacak anne-baba?” gibi. Bu sorulara ebeveynler mümkün olduğunca dürüst cevap vermeli. Açık, basit, net, somut ve fazla detay vermeden cevaplandırmalılar. Yaşlarına uygun cevaplar vermek çok önemli çünkü 8 yaş altı çocuklar soyut düşünme becerisinde değiller, durumu somutlaştırarak anlatmak gerekiyor. Örneğin; depreme maruz kalan çocuklarla jengayla, legolarla veya taşlarla üst üste konularak, yer altında olan bir doğa olayı olduğu anlatılabilir. Gelecek kaygısı oluşturmamak açısından bulunulan yerin güvenli olduğu anlatılmalı. Altını çizerek söylemek istiyorum ki, biz nasıl hissediyorsak çocuklarda öyle hissediyor. Bizim tepkilerimiz, atıflarımız ve bakışlarımız çocuklarımızın duygusu oluyor. Bu nedenle mümkün olduğunca duyguları düzenlemek veya düzenlenemeyen durumlarda bu duyguları bastırmamak, inkar etmemek önemli. “Evet yaşadık ama geçecek, biz şu an gerekli önlemleri almaya çalışalım.” diyerek depremden korunmak ve tedbir için çocuklarla ortak deprem çantası hazırlamak yapılabilecekler arasında.

Çocuklukta yaşanan travmalar yetişkinlikte duyguların donmasına, kaçma-kaçınma veya savaşma tepkisi oluşturabiliyor. Kişinin ego ve dayanma kapasitesi ne kadar zayıfsa donma tepkisi o kadar güçlü oluyor. Donma durumu en tehlikelisi diyebiliriz çünkü duygulara yabancılaşma meydana geliyor. Kaçma ve kaçınma kaygının ve depremin olduğu durumlardan kaçma- kaçınma tepkisi oluşturabilir ama kişi kaçtıkça travmasını çözemez. Savaşma da kişiler duygularını regüle edemiyorlar, öfke hali yaygın görülüyor ve bunu en çok ergenlerde görüyoruz (isyan etme, tepki verme, baş kaldırma, kızma). Ebeveynler bu durumlarda; “Sen ne hissettin? Neler düşünüyorsun? Ne yapmak istiyorsun?”  Tarzında çocuklarla iletişim kurmalı ve onlara kendilerini ifade etmeleri için teşvikte bulunmaları gerek. Deprem geçirmiş bir çocuk için en tehlikeli davranış içe atma bu nedenle çocuklara duygularını dile getirmeleri için soru yöneltmek önemli. 8 yaş altı çocuklar oyunlarla duygularını ifade ettikleri için oyun terapisi uygulanabilir. Rutin davranışlara, alışkanlıklara devam etmesi, oyun oynaması, sosyal ilişkiler içinde olması, güven duyduğu kişilerle vakit geçiriyor olması hayatın devam ettiği algısını yerleştirmek açısından önemli.

https://hayykitap.com/kitap/cocuk-psikolojisini-anlama-kilavuzu/

Depreme maruz kalmış ebeveynlerle iletişimde nelere dikkat edilmeli?

Uzm. Psikolog Ayşe Yılmaz: Güven duygusu panik ve kaygının panzehridir. Ebeveynlerde depreme maruz kalmış olabilir, yasta olabilir, kayıpları olabilir. Bu durumda duyguları belli edebilirler ama bir taraftan çocuğa insanların orda olduğunu hissettirmeliler, ekiplerin yardım ettiğini, destek olunduğunu anlatmalılar. Acı çeken, yasta olan veya büyük olumsuz yaşam tecrübesi olan kişiye ilk yapılmaması gereken; akıl vermek, nasihat vermek. “Sen güçlüsün, Toparlanacaksın” gibi cümleler bireyde anlaşılma duygusunu yok edebilir bu durumda güven duygusu azalır. Akıl düzleminde hareket edildiği zaman kişi anlaşılmadığını hisseder ve anlaşılmadığı yerde kendini güvende hissetmez, öfke oluşabilir ya da verilen nasihatlere karşı tepki durumu olabilir. Mümkün olduğunca yapılması gereken; zor durumda olan kişinin yanında olmaya çalışmak, kişinin duygusuna eşlik edebilmek, yaşanılanlara empati duyabilmek.

Dijital medyanın depreme maruz kalmış çocuklar için yapabilecekleri neler?

Uzm. Psikolog Ayşe Yılmaz: Çocukları en çok iyileştiren oyunlar, masallar ve metaforlar. Hareketlerle ilgili mevzular, görsellerinde çok onarıcı bir etkisi var. O yüzden dijital medya, çocukların duygularını ifade edebilecekleri özellikle; korku, üzüntü, endişe, kaygı, güvensizlik, hayal kırıklığı, gibi olumsuz duyguları ifade edebilecekleri çizgi filmler, sesli masallar, metaforlar, oyunlar, etkinlikler vs. ilgili çalışmalar yapabilir. Nasıl yapılabilir? Çocuk dili farklı bir dil. Çocuk alanında uzman pedagoglardan veya psikiyatristlerden yardım alınarak dijital medya da bu dönemde çocuklara iyi gelecek çizgi filmler yapılabilir.

Uzm. Psikolog Ayşe Yılmaz: Yaşanılan depremin üzerinden 6-8 hafta geçmesine rağmen duygularını regüle edemeyen, yoğun kaygı yaşayan kişiler 8 yaş altıysa oyun terapisiyle, 8 yaş üstü olan tüm kişiler EMDR travma tedavi yöntemiyle maruz kaldıkları deprem sorununu aşabilirler.

Kaynak:

Leave A Comment