Sosyal Medyada Çocuk Mahremiyeti: Ebeveynlerin Instagram’daki Çocuk Mahremiyetine Bakış Açıları

Birçok kullanıcı, mahremiyetleri konusunda endişeli olduklarını ifade etmelerine rağmen, kişisel bilgilerini sosyal medya platformlarında yaygın bir şekilde paylaşıyorlar. Eskiden mahrem kabul edilen ve sorulması utanç verici bilgiler, artık kamusal alanda rahatlıkla paylaşılabilabiliyor. Ebeveynler, kendi bilgilerinin yanı sıra çocuklarının bilgilerini, fotoğraflarını ve videolarını kolaylıkla paylaşmakta; hatta onlar için özel hesaplar ve kanallar açıyorlar. Bu paylaşım seli genellikle çocukların ultrason fotoğraflarıyla başlar ve baby shower partileri, doğum günleri, özel günler, tatil fotoğrafları, tuvalet eğitimleri gibi her aşamada devam eder. Çocukların kişisel bilgilerinin ebeveynleri tarafından bu şekilde yayılması, çocukların bu konuda herhangi bir kontrol sahibi olmamaları anlamına gelir.

Birçok kullanıcı, mahremiyetleri konusunda endişeli olduklarını ifade etmelerine rağmen, kişisel bilgilerini sosyal medya platformlarında yaygın bir şekilde paylaşıyorlar. Eskiden mahrem kabul edilen ve sorulması utanç verici bilgiler, artık kamusal alanda rahatlıkla paylaşılabilabiliyor. Ebeveynler, kendi bilgilerinin yanı sıra çocuklarının bilgilerini, fotoğraflarını ve videolarını kolaylıkla paylaşmakta; hatta onlar için özel hesaplar ve kanallar açıyorlar. Bu paylaşım seli genellikle çocukların ultrason fotoğraflarıyla başlar ve baby shower partileri, doğum günleri, özel günler, tatil fotoğrafları, tuvalet eğitimleri gibi her aşamada devam eder. Çocukların kişisel bilgilerinin ebeveynleri tarafından bu şekilde yayılması, çocukların bu konuda herhangi bir kontrol sahibi olmamaları anlamına gelir. Bu durum, yetişkinlerin ve gençlerin çevrimiçi paylaşımlarından farklıdır, çünkü genellikle bu kişisel açıklamaların potansiyel sonuçlarının farkındadırlar. İnternette paylaşılan bilgilerin etkileri, açıklandıktan sonra bile devam edebilir; bu nedenle çocukluk döneminde yapılan paylaşımların ömür boyu süren bir etkisi olabilir.

Günümüz gençleri, bu yeni manzara altında yetişkinliğe adım atsalar da, gelecek nesillerin bu paylaşım trendini sürdüreceği düşünülüyor. Bu durum, çocukluk döneminde yapılan paylaşımların ömür boyu sürme potansiyeline işaret eder. Bu nedenle, ebeveynlerin ve diğer yetişkinlerin çocukların mahremiyetine daha fazla özen göstermesi ve çevrimiçi paylaşımlar konusunda daha bilinçli olması önemli.

Sekiz yaşındaki Johnny hiperaktif olma sebebiyle okula uyum sağlamak için mücadele ediyor. Benzer ebeveynlik mücadelesini yaşayan annelerin destek ve birlikteliğini sağlamaya çalışan annesi, büyük haber sitelerinde ses getiren ve çok fazla takipçisi olan bir blog açarak, Johnny’nin haftalık davranış raporlarıyla birlikte resimler yayınlıyor. Becky, kronik sağlık sorunu olan, kök hücre nakli için bekleyen bir hasta. Becky’nin annesi, kronik olarak hasta bir çocuğun annesi olarak hayatını detaylandıran halka açık bir blog yazıyor. Blogunda birçok takipçisi bulunuyor ve kızının tıbbi tedavisinin maliyetlerini dengelemeye yardımcı olmak çin gömlekler ve bilezikler satıyor. Becky’nin hayranlarından biri tarafından kurulmuş bir üniversite tasarruf hesabı var. Emily ise iyi bir jimnastikçi. Babasının Facebook ve Instagram hesapları bulunuyor. Babasının sosyal medya hakkında çok az şey bilmesine hesapları gizli olmasına rağmen son birkaç yıldır Facebook’ta yaklaşık 700 arkadaş biriktirdi. Babası Emily’nin başarılarını, jimnastik yaparken onun resimlerini, sevimli söylemlerini kısacası kendisi hakkında tüm güncellemeleri yayınlıyorr (Steinberg, 2017: 841).Johnny, Becky ve Emily’nin ebeveynler teknoloji ve sosyal medyayı sadece kendi yaşamları hakkında bilgi paylaşmak için değil, aynı zamanda çocuklarının yaşamlarını tartışmak için de kullanıyorlar.

Ebeveynler sosyal medyayı bu şekilde kullandıklarında, genellikle çocukları hakkında kişisel bilgilerini paylaşıyorlar. Bu açıklamalar ailelere topluluklarıyla bağlantı kurma, paylaşma ve destek arama fırsatı sunuyor. Sosyal medya, ebeveynlere bu anlamda birçok olumlu fayda sağlıyor. Ancak, aynı zamanda, ebeveynler bu bilgileri çocuklarının izni olmadan paylaşıyor ve bu açıklamalar çocuklarının kendi dijital ayak izlerini oluşturmalarına engeldir, çünkü aileleri onların ileride karşılarına çıkacakları dijital ayak izlerini çoktan oluşturmuşlar. Samur (2019:124) dijital ayak izinin, internette paylaşılan video, fotoğraf, e-postalar, fotoğraflara ya da olaylara yapılan yorumlar, kişisel bilgiler, blog hesaplarındaki yazılar, çevrimiçi üyelikler ya da açılan formlar tarafından oluştuğundan ve siz herhangi bir şey paylaşır paylaşmaz pişman olmuş olsanız bile başkasının anında bilgisayarına kopyalayabileceğini veya ekran görüntüsünü alabileceğinden ve dijital ayak izlerinin neredeyse hiç kaldırılamayacağından bahsediyor. Bu paylaşımların kişilerin şimdiki veya gelecekteki sosyal, akademik ve iş hayatlarına da elbette ki olumlu veya olumsuz etkileri olacağı söylenmekte. Ebeveynler Facebook’ta, Instagram’da veya bloglarında çocuklarının yaşamları hakkında paylaşımda bulunduklarında, arkadaşlarıyla ve aileleriyle bağlantı kurabilirler, genellikle onaylayıcı geri bildirim alırlar ve karşılığında hayatları ve çocuklarının hayatları hakkında bilgi paylaşma kararlarında desteklenmiş hissediyorlar. “Beğenme”, “paylaşım” veya “güzel bir yorum”, kişisel bilgilerin kamuya açık paylaşılması genellikle olumlu uyaranlara yol açar ve bu da bir ebeveyni kişisel bilgileri kamuya açık hale getirmeye teşvik ediyor. Bazen, ilgili bir arkadaş veya bir yabancı ebeveynin çevrimiçi olarak “kabul edilenden” daha fazla bilgi paylaşma kararını sorgulayabilir. Ancak, görüntüleyenlerin çoğu çocuğun gizlilik bilgisine olan ilgisini bile farkında olmayabilir.

 Aileler sosyal medyada birçok farklı şekilde paylaşımlar yapıyorlar. Neredeyse her durumda, “sharenting” yapan ebeveynler çocukları ile ilgili paylaşımlar ve açıklamalarda bulunuyorlar. “Sharenting” kavramı, birçok ebeveynin çocuklarının çevrimiçi yaşamlarıyla ilgili ayrıntıları paylaşma biçimlerini tanımlamak için kullanılan, ‘parenting (ebeveynlik)’ ve ‘share (paylaşım)’ kelimelerinden türetilmiş bir terim olarak literatüre girmiştir (Cooley, 2011). Çocukları için her zaman en iyiyi düşünen pek çok aile, paylaşımlarının çocuklarının genel mutluluğunu nasıl etkileyebileceğini hiç düşünmeden dijital aygıtlarından “paylaş” butonuna basıyorlar. Bu çevrimiçi paylaşımlar çocuklara birçok açıdan yarar sağlayabilir ancak uygulama aynı zamanda bir dizi yasal ve güvenlik riski de sunmakta ve çocukların mahremiyetlerin yitimine de yol açıyor.

Michigan Üniversitesi, ebeveynlerin çocukları hakkında çevrimiçi olarak paylaşma biçimlerini araştıran bir çalışma yürütmüş. Çalışmada ebeveynlere anket yapımış ve paylaşılan bilgiler beş şekilde kategorize edilmiş. Bu kategoriler; (1) “çocukların uykuya dalması”, (2) “beslenme ve yeme ipuçları” (3) “disiplin”, (4) “anaokulu / okul öncesi” ve (5) davranışsal konularından oluşturulmuş. Çalışma, ebeveynlerin %56’sının çevrimiçi olarak çocukları hakkında utanç verici bilgi paylaştığını (potansiyel olarak), %51’inin belirli bir zamanda çocuklarının konumlarının tanımlanmasına neden olabilecek bilgiler sunduğunu ve katılımcıların %27’sinin (potansiyel olarak) uygunsuz fotoğraflar paylaştığını belirtmiş(Davis, 2017).

 New York Üniversitesi’ndeki araştırmacılar, genel olarak paylaşılan “kişisel olarak tanımlanabilir” bilgilerin çocuklar için nasıl risk oluşturabileceğini araştırmış. Bir ebeveyn sosyal medya verilerini seçmen kayıt materyallerine göre ad, yer, yaş ve doğum günü ve din de dahil olmak üzere çocukların kimliğini çıkarılabilir. Buda çocukların “Yabancı Tehlike”nin kendilerini izlemelerine, veri simsarlarına ve istenmeyen gözetime maruz kalmalarına yol açıyor. Bu gerçek, “çocuk kaçırmaların %76’sının ve çocuklara yönelik tüm şiddet suçlarının %90’ının akrabalar veya tanıdıklar tarafından işlendiği” gerçeğiyle birleştiğinde çocuğun oturduğu yer, sevdikleri ve sevmedikleri şeyler hakkında kişisel bilgilerin paylaşımı çocuğa zarar vermek isteyebilecek kişiler için bir fırsat doğuruyor (Minkus, 2015). 

Amerika Birleşik Devletleri’nde yapılan bir araştırmaya göre iki yaşındaki çocukların%92’sinin çevrimiçi bir varlık olarak yer alıyor ve bu çocukların yaklaşık üçte biri sosyal medya sitelerinde sadece yeni doğan olarak görülüyor. Çocuklar Facebook fotoğraflarında göründüğünde, gönderilerin %45,2’si çocuğun adından da bahsediyor ve %6,2’si çocuğun doğum tarihine atıfta bulunarak tüm takipçilerin çocuğun tam yaşını belirlemesine izin veriyor. Instagram’da ise ebeveynlerin %63’ü akışlarındaki en az bir fotoğrafta çocuklarının adlarına, ebeveynlerinin %27’si çocuklarının doğum tarihlerine atıfta bulunmakta ve %19’u her iki bilgiyi de paylaşıyorlar (www.businesswire.com). 

Bazı ebeveynler, çocuklarıyla ilgili resim ve verileri, web sitelerinde ve Facebook gibi sosyal medya sitelerinde yayınlamayı seçiyor ve verilerin belirli bir kitlenin ötesinde görülmeyeceğine dair yanlış bir güvenlik duygusuna kapılıyorlar. Bunun bir güvenlik ağı sağladığına inanan ebeveynler bu yayınların hedeflenen kitle verileri alternatif forumlarda kaydetme ve yeniden yayınlama yeteneği ile geniş bir kitleye ulaşabileceğinin farkına varamıyorlar (Duggan, 2015). 

Bovy (2013), ebeveynlerin çevrimiçi forumlarda kişisel bilgilerin kamuya açıklanması yoluyla çocuklarını potansiyel olarak sömürdüğü endişesini dile getirdi. Youtube paylaşım platformunda kanal açan çocukların ebeveynleri ise çocuklarını yine aynı kategoriye dahil olabiliyor. Çocuklarının her halini kendi kanallarından paylaşan ve bunun üzerinden para kazanan aileler çocuklarını manevi olarak sömürüyorlar. Youtube kanalları incelendiğinden çocukların yemek yeme halleri, alışveriş, kıyafetleri, odaları, oyun oynama şekilleri, havuz, deniz görüntüleri vb.birçok içeriği aileleri yardımıyla oluşturulduğu görülüyor. Çocuklarının mahremlerini hiç tereddüt etmeden gözler önüne seren ebeveynler dijital dünyayla birlikte bu kavramın anlamının değiştiğinin en güzel örneğidir.

Sosyal medyada mahremiyetin korunması adına, çağın ebeveynlerinin dijital ebeveynlik rollerine sahip olmaları gerekiyor. Bütün bunların yanı sıra çocuk ve yetişkin düzeyinde sosyal medya okuryazarlığı eğitimlerinin yaygınlaştırılması, sosyal medyada gizlilik ve güvenlik yönetimi gibi eğitimler aracılığıyla bilinçlendirici çalışmalar yapılması faydalı olur.

Kaynakça:

  • Steinberg Stacey B. (2017). Sharenting: Children’s Privacy in the Age of Social Media. UF Law Faculty Publication, 66, s. 839-884.
  • Samur Y. (2019). Yeni Bildiriminiz Var. İstanbul: Nemesis Yayınları.
  • “Sharenting” Trends: Do Parents Share Too Much About Their Kids on Social  Media?

http://www.mottchildren.org/news/archive/201503/%E2%80%9Csharenting%E2%8 0%9D-trends-do-parents-share-too-much-about-their.

  • Minkus Tehila, ve diğerleri. (2015). Seen But Not Heard: When Parents Compromise  Children’s Online Privacy.

http://cse.poly.edu/~tehila/pubs/WWW2015children.pdf

  • Duggan, Maeve ve diğerleri. (2015). Parents on Social Media.

http://www.pewinternet.org/2015/07/16/parentsandsocialmedia/

  • Bovy P. M. (2013). The ethical implications of parents writing about their kids, THE 

ATLANTIC. http://www.theatlantic.com/sexes/archive/2013/01/the ethical-implications-of-parentswritingabout-their-kids/267170/.

  • İstanbul Ticaret Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi Yıl:19 Sayı:39 Güz:2020/3 s.1211-1226DOI:

Leave A Comment