MEN, WOMEN & CHILDREN: Dijital Çağa Karamsar Bir Bakış

YAZANOğuz Kayır

21. Yüzyılı ve yaşadığımız dijital çağı anlatan Men, Women & Children’ın yönetmen koltuğundamodern Amerikan sinemasındaki Juno, Up in the Air ve Young Adult gibi başarılı filmlere imza atan Jason Reitman oturuyor. Yönetmenin altıncı uzun metrajı olma özelliğini taşıyan film, toplumun dijital mecralarla kurduğu bağı, ABD’nin Texas eyaletinde yaşayan bir grup insan üzerinden ele alıyor. Başrollerinde Adam Sandler, Jennifer Garner ve Judy Greer’in olduğu yapım, sosyal medyanın insan ilişkilerinde oynadığı rolün etkilerini işlerken; yeni jenerasyon gençlerin ve onların teknolojiyle başa çıkmakta zorlanan ebeveynlerinin hayatlarına bir pencere aralıyor.

 Açılış sahnesi olarak uzay boşluğunu mesken edinen ve Carl Sagan’ın “Soluk Mavi Nokta” sözleriyle başlayan film, dünyanın uzay boşluğundaki küçüklüğünü imgesel olarak destekliyor adeta (Bradshaw, 2014). Giriş sekansının ardından, dünyadaki spesifik bir ülkenin spesifik bir mahallesinde yaşayan insanların hayatlarına dalış yapıyoruz. Dijital çağda kimliklerini inşa etme çabasındaki gençler ve onların kimi zaman aşırı korumacı kimi zaman ise ihmalkar ebeveynlerinin komplike hayatlarına doğru yolculuğa çıkartıyor izleyicisini Reitman. Senaryonun çok karakterli yapısı, teknolojinin 21. yüzyıl insanlarının üzerinde yarattığı değişimi birçok farklı perspektiften görme imkânı sağlasa da film; derinlemesine çözümlemeler yapmak yerine, sığ sularda yüzmekle yetiniyor. Karakterlerin iç içe geçmiş hayatlarını ve teknolojinin oynadığı rolü yüzeysel bir şekilde izlemekle yetiniyoruz izleyiciler olarak.

Kaotik bir dünyada gençlerin temsili

Toplumun teknolojiyle kurduğu bağı eleştirel biçimde ele almaya çalışan film, tartışmaya açık ve çelişkili dinamikler oluşturarak karakterlerine sempati duymamızı engelliyor (Sobczynski, 2014). Filmin kuşkusuz en büyük başarısı, internetin insan ilişkilerinde oynadığı rolü ve gençler üzerindeki yadsınamaz etkisini, hem olumlu hem de olumsuz yönleriyle gözler önüne serebilmesinde yatıyor. Oyun bağımlılığı, sexting, Tumblr üzerinden kendini ifade etme biçimleri veya dayatılan gerçek dışı güzellik algısının yol açtığı yeme bozuklukları gibi gençleri ilgilendiren birçok güncel meseleyi işleyen film; kimi zaman durduğu yer bakımından teknoloji karşıtı bir okumaya sebebiyet veriyor. Örneğin, filmin içinde gelişen alt hikâyelerin neredeyse hepsinde işlevsiz insan ilişkilerinin sonucunu teknolojiyle bağdaştırması, filmin karamsar bakış açısına işaret ediyor.  Men, Women & Children, liseye giden genç karakterler üzerinden çeşitli meselelere değinmeye çalışsa da teknolojiye karşı taraf tutmaya başlıyor; ancak film, Z kuşağının dijital mecralarla kurduğu bağlantıyı abartılı biçimlerde de olsa gerçeğe yakın resmetmeyi başarabiliyor. Örneğin, ailevi meseleler yüzünden içine kapanıp kendini sanal dünyalarda var ederek, saatlerce video oyunları oynayan Tim veya Tumblr üzerinden kendini ve cinselliğini keşfeden Brandy’nin temsilleri takdire şayan.

Sosyal medyanın hızla hayatımıza girdiği ve Twitter, Instagram gibi mecraların da kullanımının artışa geçtiği 2013-2014 gibi bir dönemde yazılan filmin, teknolojiye dair karamsar bir perspektiften bakması anlaşılabilir; ancak negatif yönlerinin yanı sıra genç bireylerin kendilerini keşfetmesine, geliştirmesine ve kimi zaman da kendi gibi insanlarla tanışmalarında internetin getirileri yadsınamaz derecede önem taşıyor. Bu yüzden film, olumsuz örnekler üzerinden internetin ve sosyal medyanın nasıl kullanılmaması gerektiğine dair bir nevi tartışma fırsatı sunuyor izleyicilerine.

Dijital dünyadaki ebeveyn portreleri 

Men, Women & Children’ın kuşkusuz en çarpıcı yanı ise ebeveynlerin bu dijital çağda çocuklarıyla kurduğu ilişkiyi tarafsız bir şekilde gözler önüne serebilmesi. Film, spektrumun iki ucundaki aşırı korumacı ve aşırı ihmalkâr ebeveyn temsillerini resmederek; yaşadığımız çağda çocukların, dijital platformlarda nasıl korunması gerektiğine dair sorular sormamıza yol açıyor. Jennifer Garner’ın canlandırdığı Patricia karakteri üzerinden, çocuğunu internetteki risklerden korumaya kendini adamış aşırı derecede otoriter bir ebeveyn portresine tanıklık ederken; Dean Norris ve Judy Greer’in canlandırdıkları karakterler üzerinden de ihmalkâr davranışların sonuçlarını izliyoruz. Başarılı olan nokta ise filmin, her iki uçta bulunan ebeveynlerin de hatalarının, çocukları üzerindeki etkilerine katartik bir şekilde tanıklık ettirebilmesi. Çocuğunu internet konusunda bilinçlendirmeyen ebeveynin de aşırı derecede korumacı davranıp kişisel mahremiyet sınırlarını ihlal eden ebeveynin de çocuklarının hayatlarında ne tip psikolojik sıkıntılara yol açtıklarını derinlemesine inceleme fırsatı veriyor film. Men, Women & Children, ebeveynlerin, çocuklarını hem güvenli internet kullanımı konusunda bilinçlendirmesinin önemine hem de kişisel mahremiyetlere saygı göstermenin aile dinamikleri açısından önemine vurgu yapıyor.

Teknoloji ve dijital dünyanın hayatlarımızdaki yerini irdeleyen film, yer yer abartılı temsillere ve yüzeysel hikâye örgülerine sahip olsa da internetin kullanımına dair çeşitli sorular sormaktan çekinmiyor. Sosyal medyanın da hayatlarına enjekte edilmesiyle gençlerin, internetin sunduğu risk ve tehditlere karşı savunmasız hale gelebileceğinin altı çizilirken; ebeveynlere düşen sorumluluklara da eleştirel bir gözle bakabiliyor. Men, Women & Children, işlevselliğini yitiren insan ilişkilerini, en absürt ve stresli halleriyle anlatarak dijital çağın kaçınılmaz sonuçlarını yansıtırken; zarar gören ilişkilerin nasıl yeniden inşa edilebileceğine dair cevaplar arıyor. Film, zamanın ruhunu, insan ilişkilerini ve gençlerin dünyasını incelemek isteyenlere pencere aralıyorken; ebeveynlerin bu meselelerdeki konumlandırılışını da titizlikle işliyor.

Kaynakça

Bradshaw, P. (2014, Aralık 4). Men, Women & Children review – Jason Reitman’s patchwork of digital lives. Nisan 16, 2020 tarihinde The Guardian

Corliss, R. (2014, Eylül 30). Review: Men, Women & Children Shows How Sexting Is Ruining America. Nisan 17, 2020 tarihinde Time

Sobczynski, P. (2014, Ekim 1). Men, Women & Children. Nsan 16, 2020 tarihinde RogerEbert