Tatilde Dijital Medya Kullanımını Sınırlandırmak İçin 5 Öneri

Yrd. Doç. Dr. Gülen Kurt Öncel 

Bütün bir yıl çalıştınız ve siz işteyken çocuğunuz da okuldaydı, iyi bir tatili hak ettiniz. Tatil planlarınız arasında bol bol dinlenmek, gezmek, yemek içmek, sosyalleşmek var. Çocuğunuzun hayallerini ise, sizin tam tersiniz, evde oturup bütün gün TV seyretmek, dijital medyada sosyalleşmek ve oyun oynamak süslüyor olabilir. Bu sıcakta sizinle müze falan gezmek ya da sahilde oturup mısır yemek kendisine pek cazip görünmeyebilir. Oysa onu hayatınıza dâhil edip ortak zaman geçirmek en büyük isteğiniz. Ancak bir taraftan da “Yazık çocuğa, bütün bir yıl okula gitti onun da istediğini yapmak hakkı” diyorsunuz kendinize. İşte tam da bu noktada çocuğunuzu tamamen serbest ve yalnız bırakıp eline verdiğiniz dijital araçlar onu sizden çalıyor. Tatilde dijital medya kullanımını yönetebilmeniz için bazı önerilerimiz var.

  • Dönüp kendinize bakın.

Tatilde dijital medyadan uzak kalamayan ebeveynlerin çocukları da kaçınılmaz bir biçimde dijital araçların bağımlısı oluyorlar. Bu noktada medya bağımlılığı kuramının temelinde yatan, insanın hayatını devam ettirebilmek için gerek duyduğu enformasyon ihtiyacını kitle iletişim araçlarından elde ettiği varsayımı sadece enformasyon ihtiyacının çok daha ötesine geçmiş oluyor. İnsan, çok küçük yaştan itibaren bilgi edinmek, bilgi vermek, haberleşmek, eğitmek, eğitilmek, eğlenmek, eğlendirmek, denetlemek, denetlenmek, eşleşmek, eşleştirilmek, toplumsallaşmak, kamuoyu oluşumuna dâhil olmak gibi süreçler içinde dijital medya araçlarına bağımlı hale geliyor. Tatilde bu bağımlılığınızın farkında olmak bile bir nebze etrafınıza bakmanıza yardımcı olabilir ve çocuğunuza da yol gösterebilir.

  • Bu tatilde farkındalık kazanın, kazandırın.

Yukarıdaki maddeden yola çıkarak bir dijital medya bağımlısı yetiştirmemek için öncelikle sosyalleşmenin sokaktan başladığını göstermelisiniz. Arkadaş edinen ve oyun kuran çocuk sosyal medya arkadaşlığına ihtiyaç duymayacaktır. Ball-Rokeach bireyin medyaya bağımlılığının 5 düzey faktörün ürünü olduğunu belirtiyor. Onlardan biri ve bu maddede bizi ilgilendireni, bireylerin medyaya ilişkin beklenti ve motivasyonlarını şekillendirdiği kişilerarası ilişkiler ağı. Kaynağın farklılaştığı ilişki alanlarında duygusal ve davranışsal farklılıklar gözlenir. İnsanların duygularını dile getirmek için en temel ihtiyacı olan yüz yüze iletişimin, dijital ortamda gerçekleşmesi, emojilerle ifade edilmesi, uzun vadede bilişsel uyumsuzlukların ortaya çıkmasına sebep olacaktır. “Çocuğum mutlu bir çocuk ama duygularını ifade edemiyor” veya “Yazarak kendini ifade edebiliyor ama konuşmakta sıkıntısı var” cümlelerini kuran ebeveynler olmak yolunda ilerliyor olabilirsiniz.

  • Dürüst olun. Kabullenmekle başlayın.

Çocuğunuz önünüzde duran havuz, çocuk parkı, mis gibi kumsal ve şahane denize rağmen “Telefonla oynayabilir miyim?” diye soruyorsa bir sorun var demektir. Bu soruya “Ne telefonu evladım? Telefon nerden çıktı? Hiç telefon veriyor muyum ben sana?” diye cevap verip kendinizi çevreye karşı olduğunuzdan bambaşka göstermeye çalışıyorsanız sorun daha da büyük demektir. Bu sefer bilişsel uyumsuzluğu yaşayan sizsiniz. Öncelikle kesinlikle dijital medyadan uzak tutun, yasaklayın, vermeyin, zararlı demiyoruz. Ancak bunun bir bilinç düzeyinde ele alınması gerektiği önerisinde bulunuyoruz. Oynaması sizin eşliğinizde ve etkileşim içinde olursa iyi olur diyoruz. Bir bağımlılık söz konusu ise bunu kabul edin ve değiştirmek için bilinçli davranın diyoruz. Bu bilincin başında çocuklarımızın dijital medyada geçirdiği süreyi kontrol edebilmek yatıyor.

  • Gerçeklikten uzaklaşmasına izin vermeyin.

Gerçek hayattan kopmayan, gerçek sorunlarla baş etmesini bilecek, gerçekten takım çalışması yapabilecek, merak eden, sorgulayan, eleştiren, demokrasi bilincine sahip çocuklarımız olsun isterken yapay dünyada karakterlerle baş eden, bilgisayar oyunlarında çok başarılı ama suyunu kendisi dolduramayan çocuklara sahip olabiliriz. Bunun önüne geçmek için gerçeklik ile yapay olanı ayırt edebilmesi için dijital medyaya maruz kaldığı sürenin oldukça önemi var. George Gerbner, kültürel göstergeler kuramında dört saatten az ve dört saatten fazla TV seyredenler üzerinde yaptığı araştırmasında bunu gözler önüne seriyor. Dört saatten fazla TV seyredenlerin gerçeklikle olan bağlantılarının zayıfladığını ve TV’nin içeriğine daha çok inandıklarını iddia ediyor. Bu noktada yaşa bağlı olarak da medyanın güçlü etkilerinin küçük yaşlarda daha hissedilir olduğu varsayımını benimseyerek süre bakımından kontrolü elden bırakmamak gerekiyor.

  • Önerilerine kulak verin.

Başta da söylediğim gibi tatil anlayışınız çocuğunuz ile aynı olmayabilir ama bunu yaratan da sizlersiniz. “Sokağa çıkaramıyorum, her yerde sıkılıyor, gezmek istemiyor” şikâyetlerinizin altında yatan çocuğunuza kazandırdığınız ve artık kemikleşmeye başlayan dijital medya bağımlılığı olabilir. Parka tablet ile çıkıp, yolda tablet, telefon verip, otel odasına oyun konsolları taşıyıp bunu ona siz yapmış olabilirsiniz. Şimdi de değiştirmek elinizde. Dijital araçları sınırlandırarak geçireceğiniz bu tatilinizde ona gerçekten ne yapmak istediğini sorun. Onun önerilerine de kulak verin.

Yrd. Doç. Dr. Gülen Kurt Öncel, İstanbul Bilgi Üniversitesi Meslek Yüksekokulu Öğretim Üyesi

Leave A Comment